Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği saldırılarından bu yana İsrail’in gündeminde “savaş” var.
Peki İsrail kamuoyunda savaşla bağlantılı en çok hangi konular konuşuluyor?
İsrail kamuoyunda öne çıkanları, ülke medyasına yansıyan haber ve yorumlar üzerinden inceledik.
Kara harekâtıyla ilgili yaklaşımlar neler?
BBC İzleme Servisi bünyesinde İsrail basınını takip eden, Kudüs’te bulunan gazeteci Shaina Oppenheimer, saldırının ilk günlerinde İsrail medyasında nasıl bir atmosfer olduğunu şöyle anlatıyor:
“7 Ekim saldırısından hemen sonra İsrail medyası yoğun olarak Hamas saldırısında öldürülenlerin ve rehin alınanların aileleri ve de saldırıdan kurtulanlarla röportaj yapmaya odaklandı. Bunu hâlâ görsek de şu anda bir savaş zamanı birliği havası var. Haber kanallarının ekranlarında, İsrail bayrakları ve “Birlikte kazanacağız” gibi sloganların eşliğindeki mesajları görüyorsunuz.”
Oppenheimer son dönemle ilgili olarak izlenimlerini, “Son günlerde ise medya ağırlıklı olarak ordunun Gazze’deki operasyonlarına odaklanmış durumda. Bunlarda Gazze’deki sivil ölümlerinden minimal düzeyde bahsediliyor” sözleriyle paylaşıyor.
İsrailli yetkililer planlanan harekatla Hamas’ı yenmek ve Gazze ile bağlantısını kesmeyi amaçladıklarını olduğunu söylüyor.
Yetkililer, İsraillilerden uzun bir savaşa hazırlanmaları istendi ve 360 bin yedek askerin göreve hazır olduğu bildirildi.
BBC İzleme Servisi’nin aktardığına göre İsrail medyasında kara harekâtı konusuna farklı görüşler bulunuyor.
Hem medya hem de sosyal medyadaki bazı yorumlarda harekât yoğun olarak savunulurken bazılarında buna ek olarak Gazze’nin yok edilmesini gereken görüşler de yer alıyor.
Örneğin sağ çizgideki Yisrael Hayom gazetesinde yazan Yonatan Sorotzkin, bir yazısında, Gazze’deki nüfusun buradan dışarı çıkarılmasını savundu ve “Gazze sakinleri içindeki masum insanlar kendileri için başka bir yerde daha iyi bir gelecek kurabilirler” ifadelerini kullandı.
Dindar ve milliyetçi bir çizgideki Arutz Sheva gazetesinde yorum yazısı yayımlanan Hagit Rosenbahum ise Gazze Şeridi’nde Yahudi yerleşimini savundu.
Aşırı sağcı Yahudi Gücü Partisi’nin milletvekili Limor Son Har-Melech sosyal medya platformu X’te (Eski adıyla Twitter) “Gazze’nin düzleştirilmesi gerekiyor” diye yazdı.
İsrail Ordu Radyosu‘na konuşan askeri uzman Amir Bar Şalom, “İsrail’in her bir Hamas üyesini yok edebileceğini düşünmüyorum, zira bu, aşırı görüşleri savunanların fikri” diyor ve ekliyor:
“Ama operasyonel yeteneklerini bitirene kadar onları zayıflatabilirsiniz.”
Geçtiğimiz günlerde BBC‘ye konuşan Tel Aviv Üniversitesi Filistin Çalışmaları Forumu Başkanı Michael Milstein da Hamas’ı yok etmenin fazlasıyla karmaşık olacağı fikrine katılıyor.
Milstein, “dünya çapında İslamcı hareketleri etkileyen Müslüman Kardeşler’in uzantısı olan Hamas’ın vücut bulduğu fikrin kökünden sökülebileceğine inanmanın iddialı olacağını” söylüyor.
Milstein’a göre, Hamas’ın 25 binden fazla gücü barındıran askeri kanadı dışında, Dava adı verilen sosyal yapılanmasının 80-90 bin üyesi var.
Ülkede kara harekâtının ertelenmesi savunanların da olduğu görülüyor. Bunun en büyük gerekçesi ise rehineler.
Örneğin eski İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Giora Eiland, Yedioth Ahronoth gazetesinde yayımlanan yazısında, “İsrail’in, rehinelerin serbest kalması için iki taviz verebileceğini; bunlardan birinin Filistinli tutukluların serbest bırakılması ikincisinin de kara harekâtının ertelenmesi olduğunu” belirtti.
İsrail, 2011 yılında, Hamas’ınelindeki İsrail askeri Gilad Şalit’in karşılığında 1000’den fazla Filistinli tutukluyu serbest bırakmıştı.
Hamas yetkilileri son yaptıkları açıklamalarda, İsrail hapishanelerindeki tüm Filisinli tutuklular karşılığında elindeki rehineleri bırakabileceğini söyledi.
İsrail ile Gazze arasında bir tampon bölge kurulması da İsrail kamuoyunda dile getirilen görüşler arasında.
Ana akım TV kanallarından Channel 12’in güvenlik muhabiri Nir Dovri, Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın şimdiden Gazze’de bir tampon bölge oluşturulması için planlar yaptığını öne sürdü ve ekledi:
“Tampon bölgeye yaklaşan herkes vurulacak”.
Dünyaca ünlü İsrailli tarihçi Yuval Noah Hariri ise Gazze’de Hamas’ın dağıtılması ve bir silahsızlandırılmış bir bölge kurulması fikrini savundu.
Bu arada bazı rehineler ile 7 Ekim saldırılarında ölenlerden bazılarının aileleri ve bazı sol görüşlü İsraillilerin ise Gazze’deki operasyonların dizginlenmesi çağrısı yaptığı aktarılıyor.
Bir videoda, bir motorsiklet üzerinde rehin alındığı görülen 26 yaşındaki Noa Argamani’nin babası Yaakov Argamani, TV kanalı Kan’a verdiği röportajda, “Onların da kayıpları ve yaralıları var. Ağlayan anneleri var. Duygularımızı kullanalım. Hepimiz aynı babadan gelen iki halkız. Barış yapalım. Ama gerçek bir barış” diye konuştu.
Kara harekâtına destek ne düzeyde?
İsrail’de bulunan BBC Uluslararası İlişkiler Editörü Jeremy Bowen, geçtiğimiz hafta yayımlanan bir izlenim yazısında Hamas’ın dört rehineyi serbest bırakması ve daha fazlasının serbest bırakılmasının gündeme taşınmasının etkili bir taktik haline geldiğini belirtti.
Bowen bu tespitine şunları ekledi:
“İsrail’de, rehinler serbest bırakılıncaya kadar işgal planlanlarını durdurmayı talep eden sesler daha çok çıkıyor.”
İsrail’de yayımlanan Maariv gazetesinin farklı zamanlarda yayımladığı iki kamuoyu araştırması, kamuoyunda kara harekâtına desteğinin düşüş eğiliminde olduğu izlenimini doğuruyor.
Gazetenin Lazar Araştırma şirketine yaptırdığı ve 19 Ekim’de yayımladığı araştırmada harekâta destek yüzde 65 oranında çıkmıştı.
Maariv, araştırmanın yanılma payının yüzde 4,3 olduğunu belirtti.
Aynı gazetede 27 Ekim’de yayımlanan yeni araştırmada ise “İsrail hemen geniş çaplı bir kara harekâtına başlamalı mı?” sorusuna katılımcıların yüzde 29’u “Başlamalı” yanıtını verirken yüzde 49’u “Beklemek daha iyi olur” cevabını verdi. Yüzde 22 ise kararsız olduğunu söyledi.
Maariv, “rehinelerin durumuyla ilgili gelişmelerin bu görüş değişikliği üzerinde büyük etkisi olduğu” yorumunu yaptı.
BBC İzleme Servisi’nden Shaina Oppenheimer, bu sonuçlar üzerinden İsrail toplumu içindeki yaklaşımlara dair şu yorumu yapıyor:
“Bu, İsraillilerin bazı açılardan ne kadar bölünmüş olduğunu, diğer bakımlardan da savaş çabasında ve daha önce eşi benzeri görülmemiş bir ulusal trajedinin ertesinde ne kadar birleşmiş olduklarını gösteriyor. Şimdi birçok kişi, rehinelerin geri alınmasına odaklanmış durumda. Rehinelerin aileleri, son dönemde rehinelerin serbest bırakılması çabalarına değil de kara harekâtına çok fazla odaklanıldığını hissediyor.
“Gazze’de Hamas’a karşı bir şeyler yapılması gerektiği konusunda genel bir mutabakat olduğu da söylenebilir. Duyguların ve öfkenin çok daha yoğun olduğu ilk günlerde, sağdan ‘Gazze’nin temizleyin’ çağrıları geliyordu. Şimdi ise daha fazla kişi, Hamas’ı liderliğini Gazze’den çıkarmanın ya da bunun ötesinde bir şeyler yapmanın hızlı bir şekilde olmayacağını anlıyor gibi görünüyor. Ayrıca bunun, büyük ihtimalle İsrail askerleri açısından büyük kayıplar anlamına gelebileceğini de anlıyorlar ve bu yüzden kara harekâtıyla birleşmiş bir tepki konusunda biraz ihtiyat söz konusu.”
Rehinelerin durumu ve serbest bırakılan 85 yaşındaki rehinenin sözlerinin yarattığı tartışmalar
İsrail medyasına, rehinelerin açıklamalarına farklı yaklaşımlar olduğu anlaşılıyor.
Hamas ilk olarak 16 Ekim’de Mia Schem adlı İsrailli bir rehinenin görüntüsünü yayımladı.
Görüntüde Schem’in, “ameliyat olduğunu, kendisine iyi bakıldığı ve her şeyin yolunda olduğunu” söylediği görülüyor.
BBC İzleme Servisi’nin aktardığına göre İsrail medyasının bazı kurumları, bu videoyu “bir psikolojik savaşın parçası” olarak yorumladı.
Schem’in ailesi ise sevinçle karşıladı.
Hamas, 20 Ekim’de rehinlerden ABD’li bir anne ve kızını serbest bıraktı.
Örgüt 23 Ekim’de ise ileri yaştaki iki rehineyi serbest bıraktı.
Bu kişilerden 85 yaşında Yocheved Lifshitz’in açıklamaları İsrail kamuoyunda önemli bir tartışma yarattı.
Lifshitz’in rehin alınması sürecini “Cehennemi yaşadım” diye tarif ederken rehinelik sürecinde ise “Hamas mensuplarının kendilerine iyi davrandığını” söylemesi büyük gündem oldu.
BBC İzleme Servisi’nin aktardığına göre İsrail medyasında çıkan bazı yorumlarda, “bu açıklamaların İsrail’in Hamas’la mücadelesine zarar verdiği” ifade edilirken bazı yorumcular ise “Lifshitz’in yaşadıklarını gerçekçi bir şekilde anlatmaya ihtiyacı olduğunu” savundu.
Ordu Radyosu’ndan bir yorumcu, “Lifshitz’in eşinin hâlâ Hamas’ın elinde olduğunu, bu durumun Lifshitz’in anlatımlarının rengini etkilediğini” söyledi.
Haaretz gazetesi, İsrailli yetkililerin Lifshitz’in anlatımlarını “İsrail’in bilgi savaşına zarar verecek bir halkla ilişkiler hasarı” olarak gördüğünü yazdı.
Gazetenin görüşlerini isimsiz yayımladığı bir kaynak, “Bu tür mesajlar böyle hassas zamanlarda düşmana hizmet eder” dedi.
Haberde, “aile üyelerinden Lifshitz’e iyi muamele gördüğünü söylememesinin istendiği, ancak aile üyelerinin bunu reddettiği ve Lifshitz’ten özgür bir şekilde konuşmasını istedikleri” belirtildi.
Günlük Yisrael Hayom gazetesinden Yoseph Haddad, Lifshitz’in “iyi muamele” açıklamalarını “terörist bilgi saldırısı” olarak tarif etti.
Yediot Ahronot gazetesinin yorumcusu Nahum Barnea ise Lifshitz’i “O, ne söylemek istediğini bilen ve bunu söylemekten çekinmeyen güçlü ve cesur bir kadın” sözleriyle savundu.
Bu arada Hamas, 30 Ekim’de ise üç kadın rehinin göründüğü, birinin yaptığı konuşmada Başbakan Netahyahu’yu eleştirdiği bir video yayımladı.
BBC İzleme Servisi’nin aktardığına göre İsrail medyası, Hamas propagandası yapmamak gerekçesiyle videoyu yayımlamadı.
İsrail ordusundan bir yetkili geçtiğimiz günlerde, “psikolojik terörden” bahsetti ve ordunun rehineleri kurtarmak için her şeyi yaptığını belirtti.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant da “Hamas’a askeri baskı olmazsa hiçbir ilerleme olmaz” dedi.
Hükümet, rehinelerin geri getirilmesinin operasyonlar kapsamındaki önemli bir hedef olduğunu belirtiyor ancak bazı aileler ise yakınlarının bombardıman ya da Hamas’ın misillemesi nedeniyle ölebileceğinden endişe ettiği aktarılıyor.
Hamas, İsrail hava saldırılar nedeniyle rehinlerden bir bölümünün öldüğünü duyurdu ancak bunu doğrulayan bir bilgi paylaşmadı.
Netanyahu’ya destek ne durumda?
İsrail’de 1 Kasım 2022’de yapılan seçimlerden Netanyahu’nun partisi Likud Partisi birincilikle çıkmıştı.
6. Netanyahu hükümeti, 29 Aralık 2022’de göreve başlamıştı.
Aşırı sağcı partilerin de yer aldığı bu koalisyon hükümeti, birçok uzman tarafından “İsrail tarihinin en sağcı hükümeti” olarak tanımlanıyor.
Netanyahu’nun koalisyon ortakları, İsrail-Filistin sorununda ortak başkentleri Kudüs olan ve Batı Şeria’da bağımsız bir Filistin devleti öngören uluslararası destekli barış formülünü reddediyor.
Bu partiler arasında, “İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmesini” savunan, “Orduda kadınlara fırsat eşitliğine karşı çıkan”, “LGBT haklarının karşısında duran” partiler de yer alıyor.
İsrail’de bu yıl içinde, bahar ve yaz aylarında hükümet karşıtı kitlesel sokak protestoları düzenlendi.
On binlerce kişi hükümetin yargı sisteminde yapılması planlanan değişiklikleri protesto etti.
Muhalifler, teklif edilen yasal değişikliklerin, geçmişte hükümetin gücünü kontrol eden yargı sistemini zayıflatarak ülkede demokrasiyi ciddi şekilde baltalayacağını düşünüyordu.
7 Ekim saldırılarından yaklaşık beş gün sonra İsrail’de bir savaş kabinesi kuruldu.
Kabinedeki beş isim İsrail’in devam eden operasyonlarıyla ilgili kilit kararları veriyor.
Kabinede Başbakan Netanyahu, Savunma Bakanı Yoav Galant, muhalefetteki Ulusal Birlik Partisi lideri Binyamin Gantz, Ulusal Birlik Partisi milletvekili, eski tümgeneral Gadi Eisenkot (Gözlemci) ve Stratejik İlişkiler Bakanı Ron Dermer (Gözlemci) yer alıyor.
BBC İzleme Servisi’nden Shaina Oppenheimer, 7 Ekim saldırıları sonrasında Netanyahu’ya birçok eleştiri geldiğini belirtip “Başarısızlıkları ve sorumluluğu üstlendiği dar açık bir beyanda bulunmaması nedeniyle çok fazla eleştiri yapılıyor” diyor.
27 Ekim’de Maariv gazetesinde yayımlanan ankette, siyasi partilere destek kısım da yer aldı.
Ankette, Netanyahu’nun liderliğindeki Likud Partisi’ne destek azalırken Ulusal Birlik Partisi’ne destek ise artmış gözüküyor.
Ankete göre Likud Partisi, Knesset’te (İsrail Parlamentosu) 19 sandalye kazanıyor gözüküyor. Partinin şu andaki sandalye sayısı 32.
Hali hazırda 12 sandalyesi bulunan Ulusal Birlik Partisi’nin ise bunu 36’ya çıkardığı görülüyor.